16 Nisan 2007 Pazartesi

coğrafi özellikleri




































KONUMU:
Ege Bölgesi’nin İç Batı Anadolu Bölümünde Denizli İline bağlı bir ilçedir.İlçe merkezinin il merkezine uzaklığı 64 km.dir.
Kuzeyinde Uşak ili ve Bekilli ilçesi,kuzeydoğusunda Çivril,doğusunda Baklan,güneyinde Honaz ve batısında Güney ilçeleri yer almaktadır.
Çal yaklaşık olarak 38° Kuzey enlemi ile 29º Doğu boylamında yer alır.

YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ:
Çal’ın bulunduğu arazi akarsu ve derelerle yarılmış bir plato düzlüğü görünümündedir.Sahanın en yüksek yeri 1840 metre ile Çökelez dağıdır.İlçe merkezi dağ eteğinde eğimin azalığı yerde kurulmuştur.Çal’ın ortalama yükseltisi 850 metredir.

DAĞLARI:
Çal ile Sarayköy ve Denizli arasında uzanan 1840 m yüksekliğinde Çökelez dağı ile, Çal ile Çardak ve Çivril arasında uzanan 1307 metre yüksekliğe sahip Beşparmak dağları en önemli yükseltileridir.Yukarıda Çökelez dağının bir fotoğrafı görülmektedir.
AKARSULARI:
Kaynağını Afyon’un Dinar İlçesindeki Akdağ’dan alan Büyük Menderes nehri en önemli su kaynağıdır.Çal İlçe sınırları içerisindeki uzunluğu 22 km.dir. Nehrin debisinin en yüksek olduğu mevsim yağışların bol olduğu kış mevsimidir.Yazın ise yağışların azalmasına ve buharlaşmanın artmasına bağlı olarak nehrin debisi önemli ölçüde azalmaktadır.

VADİLER:
Büyük Menderes nehri arazinin fazla eğimli olmamasından dolayı derin vadiler oluşturamamıştır.Nehir daha çok menderesler yaparak akar.Yukarıda Büyük menderes nehrinin kısıkta oluşturduğu kanyon vadi görülmektedir.

BARAJLAR
Çal-Güney sınırında Büyük Menderes Nehri üzerinde Adıgüzel barajı yer alır.

İKLİMİ:
İç Batı Anadolu Bölümünde yer alan Çal Akdeniz İkliminden karasal iklime geçiş özelliği göstermektedir.Denizli iline bağlı olmasına rağmen Denizliden yüksek olması ve Ege Denizinin nemli havasının buraya kadar pek sokulamaması Çal’ın iklimini tipik Akdeniz ikliminden uzaklaştırmıştır.Çal’da kışlar Akdeniz iklimi kadar ılıman geçmezken,karasal iklimde olduğu kadar da sert kışlar yaşanmaz.Yazları ise gündüz sıcak olmasına rağmen geceleri serindir.
Çal ilçe merkezinin uzun yıllık (1957-1990) verilerine göre ortalama sıcaklık değeri 13.5 C° dir.En soğuk ay Ocak ayı olup ortalama sıcaklık 2.7 C°dir.En sıcak ay ise Temmuz ayıdır ve sıcaklık ortalama 24,4 Cº dir.
Çal’ın çok yıllık ortalama yağış miktarı 494.4 mm dir.En fazla yağışı Ocak ayında en az yağışı ise Ağustos ayında almaktadır.Yağışlar genelde yağmur halindedir.Kar yağışları çok fazla değildir.Çal’da çok yıllık rasatlara göre kar yağışlı gün sayısı ortalama 6.3’tür.

15 Nisan 2007 Pazar

tarihi yerler ve turizm
































APELLON LERMENOS TAPINAĞI

İlçemiz Bahadınlar Köyü sınırları içinde yer alan Tapınak Menderes Vadisine hakim bir tepe üzerinde kurulmuş olup, Köye 4 Km. mesafededir. Tepe üzerinde bulunan seramiklerde Frig dönemine ait Ana Tanrıça Kybele adına bir sunak olabileceği değerlendirilmektedir.
Sunak, ön avlu ve sunak bölümü ile Apollon Lermenos ( Zeus’ un oğlu, Kehanet ve Güzel Sanatlar Tanrısı) köleleri tarafından yazılıp Apollon’a itaf edilen Tapınak bulunmaktadır. Sunak ortasında iki Bronz Heykelin olduğu anıt bulunmaktadır. Anıt yazıtı ve kaidede bulunan yazıtlar okunduğunda kime ait olduğu anlaşılacaktır. Sunağın bir bölümünde bulunan iki alınlık parçasından Dionysos (Tiyatrolar Tanrısı ) ile ilgili bir bölüm olduğu anlaşılmaktadır. Alınlık parçalarında yılan ve kantaros (kadeh) kabartması vardır.
Sunak önündeki bölümde Altar olduğu tahmin edilmektedir. Altar kurbanın törende kesildiği ve sunumun yapıldığı bölümdür.
Sunak , Avlu şeklinde olup, bir çok kapısı vardır. Kapı söveleri, arşitravları ve frizleri de yazıtlıdır. Bu bölümde bir çok yazılı stel bulunmuştur.
Tapınak tonoz üzerinde olup, bir çok mimari parçası bulunmuştur. İlk basit tapınaklardandır. Doğu- batı yönündedir. Arka alınlıkta kalkan motifi vardır. Öndeki alınlığa ait iki parça bulunmuştur. Önde krepise ait iki sıra merdiven vardır. Tonoz altına önden girilmekte olup, kapı ve arşitravları mevcuttur. Bu giriş bölümünde Apollon’ un men tipi kabartması bulunmuştur. Ayrıca bu bölümde Zeus veya Dianysos’ a ait heykel başı bulunmuştur. Tonoz altı ve çevresinde bulunan adak stel’i ve küçük adak heykelcikleri parçalarından buranın Tapınağın değerli eşyalarının konulduğu bölüm olduğu anlaşılmaktadır.
Mimarideki işçilik çok iyidir. Özellikle meandır motifli frizler çok ilgi çekicidir. Bulunan bir bronz sikke Menderes ve Dionysopolis Kentine aittir. Bir çok parça kırılmış ve yok olmuştur.
Son iki yıldır, Valiliğimizce yürütülen çalışmalar sonucunda bulunan bütün parçalar ahşap tonozlar üzerine konulmuştur. Yazıtların tercümeleri ile bölge tarihi açısından çok önemli veriler elde edilecektir.
Bahadınlar Köyü ile Tapınak arasındaki yaklaşık 4 km.’ lik yolun malzemeli bakımı yapılarak stabilize hale getirilmesi, yakından geçmekte olan elektrik ve su hatlarından tepeye elektrik ve su getirilerek bölgenin turizme kazandırılması amaçlanmaktadır.

KAYIPAZARI CAMİİ MİNARESİ

Denizli İli,Çal İlçesi,Şapçılar Köyü,Pazaraltı Mevkiinde Minarenin,mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olup, tapunun 174. parselinde yer almaktadır.Kayı pazarı camii minaresi korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olmasından dolayı ,İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 05.11.1997 tarih ve 7178 sayılı kararı ile tescil edilmiştir. Çal-Bekilli karayolunun 6. km sinde ,Şapçılar Köyü yol ayrımındaki Kayı pazarı camiine ait olan minare temelde kare planlı ,silindirik gövdeye kadar moloz taş örgülü, silindirik gövde ise tuğladan inşa edilmiştir.Şerefeye geçiş ise kirpi saçak örgü sistemiyle sağlanmıştır.Tuğla örgülü petek kısmının üzerindeki külahı mevcut değildir. Minarenin gövdesinde ,kaide üzerindeki bileziğin bulunduğu yerde enine büyük bir çatlak sonucu gövdenin aksından kayması nedeniyle ,2005 yılında Denizli Valiliğince tuğla örgülü gövde,pabuç kısmına kadar söküldükten sonra aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir

İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu ‘ nun 08.09.2004 tarih ve 91 sayılı kararı gereğince caminin temellerinin bulunarak planının çıkarılması için ; Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün verdiği Kazı Ruhsatları gereği 2004 ve 2005 yıllarında Denizli Müze Müdürlüğü Uzmanlarından, Sanat Tarihçi Şaban KÖK ve Arkeolog Nesrin KARABAY tarafından yapılan sondaj kazılarında , camii temellerine rastlanılmamıştır.Ancak burada çıkan kazı buluntularından caminin çatısının alaturka kiremitle örtülü olduğu anlaşılmıştır.
Caminin ve Pazar yapılarının Cumhuriyetin ilk yıllarında ; Kuva-i Milliye Reisi ve Çal Belediye Başkanı olan Necip Ağa tarafından,pazarın Çal İlçe Merkezine taşınması amacıyla yıktırıldığı bilinmektedir.Caminin hemen altından geçen Çal-Bekilli yolunun 1932 yıllarındaki yapılan taş döşemesinde buradaki caminin ve diğer yapılara ait taşların kullanılması ,ayrıca arazilerin tarım amacıyla ziraat edilmesinden dolayı temizlendiğinden yüzeyde kalıntılara rastlamak mümkün olmamıştır.


Çal yöresi 14.yy.da Germiyan oğullarının hükümranlık sahası içinde kaldığından bu yüzyılda Kayı pazarı Kayı Türkmenlerince kurulmuş olmalıdır.Ancak bu pazarın kesin olarak ne zaman kurulduğu tespit edilememiştir.1530 tarihli Muhasebe-i Vilayeti Anadolu defterine göre Şehlu(ışıklı)nahiyesine bağlı Kayı adlı iki , Kayıcık adlı bir yerleşimin bulunduğu kayıtlarda geçmektedir.Bundan dolayı pazarın adı da Kayı Türkmenleriyle ilişkilidir.Ayrıca 16.yy.da Kütahya Livası sancak sınırları içinde önemli ölçüde Pazar sayısı arttığı Osmanlı kayıtlarında geçmektedir.Kayı Pazarı Kitabesi bulunmayan Pazar camisi de, yörede bulunan moloz ,taş ve minaresinde tuğla kullanılarak pazarcıların ihtiyacını karşılamak amacıyla sonraki dönemlerde pazarcılardan toplanan bac-ı pazar vergisiyle yapılmış olmalıdır.


Ancak Pazar yapıları Lale devrinde , Vezir Nevşehirli Damat İbrahim Paşanın damadı; Akdeniz kaptanı Mehmet Bey oğlu Kaymakam Mustafa Paşanın Vakfına 1720 yılında vakfedildiği vakıf belgelerinde kayıtlıdır. Yöre halkından edinilen bilgilere göre ; pazarda camiden başka , yerli Rumların işlettiği bir han, fırın, kahvehane, ve dükkanların bulunduğu, yöredeki yerli ve göçer Türkmenlerin Kayı Pazarında ihtiyacını karşıladığı,Konya, Afyonkarahisar ve İzmir tarafından gelen kervanların özellikle kuru üzüm ticaretiyle uğraştıkları, bunun dışında tahıl ve peynir ticareti yaptıkları anlatılmaktadır.


Deve kervanlarının önceleri Cuma günü gelerek Pazar gününe kadar burada kaldıkları, Pazar günü öğleden sonra yükünü sararak yola çıktıkları yöre insanları tarafından anlatılmaktadır. Pazarın güney tarafında bulunan Şapçılar köylüleri kervandaki hayvanların ot ihtiyacını karşılayarak geçimlerini sürdürdükleri, bugün Bozkurt ilçesine bağlı olan Avdan köylüleri ise ardıç ağacından imal ettikleri kömürleri Kayı pazarındaki demircilere satarak ticaret yaptıkları, bunun dışında Avdanlıların imal ettikleri ağaç senek, bardak, v.b. ev ve ziraat aletlerini Kayı pazarında sattıkları bilinmektedir.Ayrıca pazarlar nalbant, eğerci, semerci, demirci ve fırıncı ustalarının ustalıklarını gösterdiği ve mallarını sergilediği alanlardır.


Bundan da anlaşılıyor ki konar-göçer ve yerleşik hayata geçmiş Kayı Türkmenlerinin bu yörede yaygın olması Kayı Pazarının adının verilmesinde etkili olmuştur. 15.yy.dan itibaren Anadolu’da yaygınlaşmaya başlayan yöresel pazarlarda ,yerli ve göçer halkın ihtiyaçlarının karşılandığı tuz,zeytinyağı,sabun,kumaşlar,ayakkabılar,at koşum takımları eğerler v.b. eşyanın satıldığı, bunun yanında köylüler ellerinde bulunan fazla tarım ürünlerini, hayvan derilerini, et ve süt ürünleri gibi gıda maddelerini pazarlıyorlardı.Ayrıca tımar sahiplerinin ve hazinenin vergi olarak halktan topladıkları mal ve tarım ürünlerini, paraya dönüştürdükleri ticari merkezlerdi.Osmanlı döneminde pazarlardan elde edilen bac-ı pazar denilen satış vergisi Pazar yerinde muktesip denilen ve Pazarda asayişi sağlayan bir kişi tarafından toplanırdı.Bu kişiler bazen görevlerini iltizam olarak üstlenirler ve belli vergilerin toplanmasını sağlarlardı.Bundan başka resm-i keyl denilen Pazar vergisine de rastlanılmıştır.Osmanlı Beyliğinin gelişmesinde Pazar vergilerinin büyük etkisi olduğunu Beylikler Dönemi Osmanlı tarihçisi Aşık Paşa belirtmektedir.Bu pazarlardan yerleşim yeri içinde olanlarından çoğu günümüz de de varlığını sürdürmesine rağmen yerleşim alanlarından uzak olan, açık Türkmen pazarları 20.yy. ortalarından itibaren canlılığını kaybederek ortadan kalkmıştır.Bunun sebebi ise yaşama kültürünün farklılaşarak üretim-tüketim biçiminin değişmesiyle ilişkilidir.20.yy ortalarından itibaren gelişen teknolojinin sonucu insanlar yerleşim yerlerinden uzak pazarlara değil, pazarlar insanların ayağına gelmiştir.Bu nedenle özellikle şehirlerde semt pazarları oluşmuştur.
Çal Gazi İlkokulu : 1924 yılında yapımına başlanılan okul 1928 yılında tamamlanarak eğitim – öğretime açılmıştır . Projesini Mimar Kemalettin Bey’in çizdiği okul Neoklasik tarzda yapılmıştır . Ahşap ve kagir bir yapı olan okulda sekiz derslik ile üç idare odası bulunmaktadır . Bina 1999 yılında , Gazi İlköğretim Okulunun başka bir yere taşınmasından sonra , Öğretmenevi ve Halk Eğitim Merkezi olarak kullanılmaya başlanmıştır .

SAKIZCILAR (AĞLAYAN KAYA) ŞELALESİ


İlçemiz Sakızcılar Köyü' nde yer alan Şelale essiz bir tabi güzellik sergilemektedir. Suların kayalar üzerinden yere düşmesi nedeniyle Ağlayan Kaya olarak da bilinen Şelale 30 m. yükseklikten dökülmektedir. Doğal güzelliğinin yanında "Hocanın Yeri" olarak bilinen alabalık tesisi de çok sevilen gözde bir piknik yeridir. Şelalenin İlçe merkezine uzaklığı 22 km. dir

SAZAK TÜMÜLÜSÜ


Sazak Köyü sınırları içindedir . Küçük bir tepe görünümündedir . Tümülüs mezarlar Frig çağından itibaren kullanılan mezar tipleridir . Bu nedenle bu tümülüsün kesin olarak tarihlendirilmesi bölgede yapılacak bilimsel bir kazı ile mümkün olacaktır .
MAHMUTGAZİ TÜRBESİ

Selçuklu Komutanlarından Hüsamettin Bey’in yardımcılarından biri olan Mahmut Gazi ; bir uç beyi olarak bölgede savaşmış ve ölümüne kadar bu sınır boyunda yaşamıştır . Mahmut Gazi Türbesi , adını verdiği Mahmutgazi Köyü içindedir . Türbe kare planlıdır . Bu mekanın üzerini örten kubbeye geçiş pandandiflerle sağlanmış olup , duvarları oldukça kalın moloztaş tuğla ve devşirme malzeme kullanılarak yapılmıştır . Yapının içinde doğu-batı doğrultusunda büyük bir sanduka bulunmaktadır . Giriş kapısının güneyinde ,kuzey ve batı duvarındaki pencerelerle yapı aydınlatılmıştır . Kitabesi bulunmayan türbenin 14. veya 15.yüzyıllarda yapıldığı tahmin edilmektedir .

HANÇALAR KÖPRÜSÜ

Hançalar Kasabası yakınlarında , Büyük Menderes Nehri üzerinde bulunan köprü ; Çal – Bekilli yol güzergahında bulunmaktadır . Köprü, Osmanlılar döneminde Çal yakınlarında kurulan Kayı Pazarı’na giden yol güzergahında bulunmasından ve ticari amaçlı kervanların geçiş yapmasından dolayı tarih içinde büyük önem taşımıştır . Hançalar Köprüsü üç kemerli olup , orta kemer yan kemerlerden yüksek ve geniş tutulmuştur . Bu haliyle Roma dönemi köprülerinin özelliğini taşımaktadır . Köprünün ne zaman yapıldığı bilinmemektedir . Ancak 1886 ve 1934 yıllarında tamir edildiği köprüde yer alan kitabelerden anlaşılmaktadır .
DAYILAR KÖPRÜSÜ:
Dayılar Köyünün 2 km. kuzeyinde Büyük Menderes Nehri üzerinde bulunmaktadır . Köprü Roma döneminde ; Apamea , Eumenia , Peltea , Lounda, Mossyna , Hierapolis ve Laodikya ticaret yolları üzerinde geçişi sağlayan köprülerden birisi olarak kullanılmıştır . Bu özelliğinden dolayı çok sık tamir görmüştür. Köprünün uzunluğu 55.5 metre , genişliği ise 3.40 metredir .
BAYIRALAN KÖPRÜSÜ

Bayıralan Köyü girişinde tek kemerli bir köprüdür . Roma döneminden kaldığı tahmin edilmektedir . Köprü ; Baklan (Lakarion) ovasından Çürüksu vadisine geçişi sağlayan yol güzergahındadır .
DEĞİRMENDERE ALABALIK

İlçemiz Menderes vadisi ilginç güzellikler sunmaktadır. Büyük Menderes'in Değirmenderesi Mevkii'nde "Hacı Isa Un Değirmeni" olarak bilinen ve 10 yıl öncesine kadar su değirmeni olarak çalıştırılan yerde değirmen kaldırılarak çok iyi bir düzenleme ile piknik-mesire yeri haline getirilmiş ve bir isletme açılmıştır. Alabalık ve tandırın tadına varmak isteyenler için ideal bir yerdir.
BAYIRALAN KAYA MEZARLARI


Bayıralan Köyü bitişiğindeki kayalara oyulmuş mezarlardan oluşmaktadır . Mezarlar antik dönemlerde açılmıştır . Kaya mezarların yapımı Frigler dönemine kadar gitmesine rağmen Helenistik ve Roma dönemlerinde de kullanılmıştır .

ağlayan kaya(sakızcılar asmaaltı şelalesi, hocanın yeri)




SAKIZCILAR ASMAALTI ŞELALESİ

Çal ilçesine bağlı Sakızcılar Köyü'nde yer alan şelale eşsiz bir tabii güzellik sergilemektedir. Ağlayan Kaya olarak bilinen şelale, 30 metre yükseklikten dökülmektedir. Yeşille suyun birleştiği şelalenin dibinde alabalık yetiştirilmektedir. "Hocanın Yeri" olarak bilinen yer ilçe halkı tarafından çok sevilen bir piknik yeridir.

ünlülerimiz





















Ressam İbrahim ÇALLI

1882’de Çal’da doğdu . Babası Osman Efendi’dir . İlköğrenimini Çal’da yaptı . Resim konusundaki yeteneği dolayısıyla gördüğü teşvikler sonucu İstanbul’a gitti . Zamanın büyük ressamlarından Şeker Ahmet Paşa’nın dikkatini çeken Çallı , Şeker Ahmet Paşa’nın himayesiyle Sanayi-i Nefise-i Şahane’ye (Güzel Sanatlar Akademisi) girdi . 1910’da Akademiyi bitirdi ve Paris’e gönderildi . İbrahim Çallı , Paris’te Ecole Nationale des Beaux’a (Paris Güzel Sanatlar Okulu) girdi . Dört yıl Cormon’un atelyesinde çalıştı . Ancak I.Dünya Savaşı çıkınca yurda dönmek zorunda kaldı .Yurda döndükten sonra , Güzel Sanatlar Akademisinde atelye hocalığına başladı . Emekli oluncaya kadar bu görevde kaldı . Çallı , empresyonizm akımıyla eserler vermiş bir sanatçıdır . Kendine özgü bir kişiliği olan İbrahim Çallı’nın Galatasaray Lisesi’nde açılan sergilere katılışı her seferinde büyük bir olay sayılırdı . İbrahim Çallı’nın İstanbul da ki resim ve heykel müzesinde bulunan ve günümüze kalan en önemli eserleri arasında yer alan Atatürk,İnönü ve Yahya Kemal portrelerinden başka diğer eserleri şunlardır;
Cami Avlusu,Mevleviler,Dikiş Diken Kadın,Hatay,İstiklal savaşında Zeybekler,Türk Topçularının Mevzie Girişi,Nü ,Balıkçı, Kayığı,Çayır Ve Keçiler,Manolyalar

Selahattin PINAR (Bestekar)

22 Ocak 1902 tarihinde Çal’da doğdu . Amatör bir udi olan annesinden etkilenerek 12 yaşındayken ud öğrenmeye başladı . İstanbul İtalyan Ticaret Mektebindeki öğrenimini yarıda bırakarak kendini tamamen müziğe verdi . 1920’de Darü’l Feyz-i Musiki’nin (Üsküdar Musiki Cemiyeti) kurucuları arasında yer aldı . Doldurduğu plaklarla genç yaşta bestekar ve hanende olarak büyük bir ün kazandı .
86 bestesi bulunan sanatçının besteleri arasında : Bir bahar akşamı rastladım size (hicaz) , Yalancıdır hep aynalar (kürdili hicazkar) , Gecenin matemini aşkıma örtüp sarayım (hüzzam) , Ben yürürüm yane yane ( neva) ve Yüce dağdan esen rüzgar (mahur) sayılabilir .

Ahmet İzzet ÇALGÜNER (Çal Müftüsü)
1875 yılında Süller Kasabasında doğdu . Süller’de başlayan eğitimine Denizli’de devam etti .İstanbul’ da dini bilimler konusunda tahsil yaparak icazetname aldı . Daha sonra Süller’e dönerek buradaki Medresede hocalık yaptı .
1911 yılında Çal Müftülüğü görevine atanan Ahmet İzzet Efendi , 1919’da Ege Bölgesinde Yunan işgalinin başlaması üzerine Çal Çarşı Camiinde ve Hükümet meydanında söylediği dini nutuklarla halkı işgallere karşı bilinçlendirmeye çalıştı . Daha sonra 15 Temmuz 1919’da Çal Heyet-i Milliyesi’ni kurdu ve bu heyetin başkanlığını yaptı .Topladığı kuvvetlerle Aydın – Köşk cephesinde Yunanlılarla mücadele etti . Ahmet İzzet Efendi , Kurtuluş Savaşında iki İstiklal Madalyası ile ödüllendirilen tek kişidir .
Kurtuluş Savaşından sonra kendisine önerilen tüm teklifleri geri çevirerek , 1945 yılına kadar Çal Müftülüğü görevini sürdürdü , 1952’de Süller’de vefat etti .

Osman MACUNLUOĞLU (Heykeltıraş)
1922’de Çal’da doğdu . İlkokulu Çal’da bitirdi . İstanbul Yapı Enstitüsünden mezun olduktan sonra 943’te bu Enstitüde Öğretmen olarak göreve başladı. 1945’te Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümüne girdi .
1950-1955 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Şefi Rudolf Belling’in yanında görevlendirildi. 1955 yılında buradaki görevini bırakan sanatçı serbest çalışmaya başladı .
Osman Macunluoğlu , daha ziyade Türk ve yabancı devlet adamlarının büstlerini yaparak ün kazandı. Yabancı ülkelere pek çok kez davet edilen sanatçı , bu ülkelerden değişik ödüller aldı .
Eserlerini Amerika Birleşik Devletleri , Almanya , Fransa , İsveç başta olmak üzere bir çok ülkeye gönderdi .Tunus’ta beş yıl kaldı .
Ünlü eserleri arasında Atatürk , Rıza Pehlevi , Eisenhover , Kenedy ve Habib Burgiba gibi liderlerin büst ve heykelleri sayılabilecek olan sanatçı Ülkemizde de çok sayıda kişisel sergi açtı .

Fuat AVCI (Avukat – Milletvekili)
1933’te Çal’da doğdu . Çal Gazi İlkokulunu bitirdi . Bergama Ortaokulundan mezun olduktan sonra Kuleli Askeri Lisesine girdi . Bu okulun son sınıfından kendi isteği ile ayrılıp Ankara Hukuk Fakültesinde yüksek tahsiline devam etti . Bu arada Bayındırlık Bakanlığında da çalıştı . Avukatlık stajını Ankara’da tamamladıktan sonra Çal’da serbest avukatlığa başladı .
1965 Milletvekili seçimlerinde Denizli Milletvekili olarak TBMM’ye giren Fuat AVCI , bu görevi üç dönem aralıksız yürüttü . Milletvekilliği döneminde Denizli - Çal yolunun düzenlenmesi ve asfaltlanması , Süller – Çivril yolunun yapılması , Çal’da Orman İşletme Müdürlüğünün ve Bağcılık İstasyonunun açılması , Çal Lisesinin ve Ticaret Lisesinin açılması , Çal Hükümet konağı binasının yapımı, Çal Polis Karakolu’nun açılmasında , Çal’ın köylerinin elektirik ve yola kavuşmasında önemli rol oynamıştır .

Fuat AVCI , 15 Nisan 1977’de vefat eti .
Esat Yıldırım AVCI (Doktor – Milletvekili) 1927’de Çal’da doğdu . Babası Başöğretmen Mustafa Naci AVCI , Annesi Fatma AVCI’dır. Çal Gazi İlkokulunu ve Denizli Lisesini bitirdikten sonra Ankara Tıp Fakültesinden mezun oldu .İç hastalıkları ihtisasını aynı fakültenin I . İç Hastalıkları Kliniğinde tamamladı . Askerliğini Yedek Tabip Teğmen olarak Amasya Eryatağı Askeri Hastanesinde tamamladıktan sonra Tokat – Turhal Şeker Fabrikası Hastanesine tayin edildi .
1962 yılında Almanya’ya giderek Muhtelif kliniklerde uzman hekim olarak çalıştı ve bu arada Alman İç Hastalıkları Mütahassısı ünvanını aldı . Yurda döndükten sonra Denizli Devlet Hastanesinde ve sonra İzmir – Alsancak Devlet Hastanesinde görev yaptı .
1980 – 1981 yılları arasında Denizli Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürlüğü görevine atandı . Bu arada Denizli İl Genel Meclisi üyeliği ve Çocuk Esirgeme Kurumu Başkanlığı görevlerini de yürüttü .
Denizli Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürü iken 15 Ekim 1981’de Denizli’yi temsilen Danışma Meclisi Üyeliğine seçildi .
1983’te , siyasi partilerin tekrar kurulmasına izin verilince , Doğru Yol Partisinin ilk kurucuları arasında yer aldı . 1983 – 1985 yılları Doğru Yol Partisinin Genel Başkanlığını yaptı . 1987 seçimlerinde Denizli’ den , 1991 seçimlerinde de İzmir’den Milletvekili seçildi . Bu süre zarfında altı yıl kesintisiz olarak TBMM Başkan Vekilliği görevinde bulundu .Son iki yıl Dünya Parlementerler Birliğinin Türk Parlementesu Gurubunun Başkanlığını yaptı .
Yusuf BAŞKAYA (Milletvekili)
1920-1945 Denizli Milletvekili . 1882 yılında Belevi Köyünde doğdu . İlkokulu Köyünde tamamladıktan sonra Denizli’ye geldi . Uzun süre Denizli ve Tavas Adliyelerinde çalıştı .
17-19 Mart 1919 tarihleri arasında toplanan İzmir Müdafa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Kongresine , Çal Müftüsü Ahmet İzzet Efendi ile beraber , Denizli temsilcisi olarak katıldı . Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi başkanlığında kurulan Denizli Müdafa-i Hukuk Cemiyetinde önemli görevler yaptı .
4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanan Sivas Kongresine Denizli temsilcisi olarak katıldı . Burada Mustafa Kemal’in başkanlığında oluşturulan ve TBMM açılıncaya kadar hükümet görevini yürüten 16 kişilik Temsil Heyeti Üyeliğine seçildi .
23 Nisan 1920’de açılan TBMM’ye Denizli Milletvekili olarak katılan Yusuf Başkaya 1945 yılındaki ölümüne kadar aralıksız bu görevi yürüttü .

Ethem Necdet KARABUDAK (Albay)
1882’de Çal’da doğdu . 1902 yılında Harp Okulundan mezun olarak Orduya katılmış çeşitli birlik ve karargahlarda görev yapmıştır .
Kurtuluş Savaşı yıllarında Çal bölgesinde büyük kahramanlıklar ve yararlılıklar göstermiştir . Büyük Taarruzda 14.Tümen Komutanlığı , Süvari Alay komutanlığı görevlerinde bulunan Ethem Bey 1925’te Albay rütbesiyle emekli olmuş , 1948’de Denizli’de vefat etmiştir .

Fuat AVCI (Korgeneral)
18 Ekim 1930’da doğdu . 1949 yılında Kara Harp Okulunu bitirdi. 1982’de Korgeneral rütbesine yükselen Fuat Avcı , 1986 yılında emekli oldu .
Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK) Yönetim Kurulu Başkanlığı, Mehmetçik Vakfı, Yurtkur, Muhtaç Öğrencilere Yardım Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliklerinde bulundu .
Fuat Avcı’nın askeri konularla ilgili beş adet kitabı ile çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanan makale leri bulunmaktadır .

Fikret KARABUDAK (Tümgeneral)
1893 yılında Çal’da doğdu . Harp Okulu ve Sanayi-i Harbiye Okulunu bitirdi . Kırıkkale Askeri Silah Fabrikasının kurucusu ve ilk müdürüdür .Daha sonra Çanakkale Askeri Fabrikası Müdürlüğü ve Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğü Fen ve Sanat Dairesi Başkanlığı görevlerinde bulunmuştur .
Tümgeneral rütbesinde iken emekli olan Fikret Karabudak , 1950 seçimlerinde Denizli Milletvekili seçildi . 1952 yılında vefat etti .
Fikret Karabudak sporla da yakından ilgilenmiş Kırıkkale’de görev yaparken Kırıkkale Spor Kulübü nün kurulmasında önemli rol oynamıştır . Kırıkkaleliler de bundan dolayı Fikret Karabudak’ın ismini Kırıkkale Stadyumuna vermişlerdir .

14 Nisan 2007 Cumartesi

eğitim


İlçemiz İnsanlarının eğitime büyük bir önem verdikleri bilinmektedir. Bunun bir sonucu olarak Ülkemizin her bölgesinde değişik meslek gruplarından yetişmiş insanlarımız bulunmaktadır. Çal' daki eğitim kurumları Cumhuriyet' in ilk yıllarından itibaren açılmaya başlamıştır. İlçe Merkezinde 1928 yılında hizmete giren Gazi İlk Mektebini 1929 yılında Dayılar Köyü İlk Mektebi ve Akkent (Zeyve) İlk Mektebi izlemiştir. İlçemizde ilk kurulan ortaokul şu anda METEM' in hizmet verdiği binada 1951' de açılmıştır. Bundan sonra 1968' de Lise, 1975' de Ticaret Lisesi, 1977' de Süller Beldesinde İmam Hatip Lisesi, 1980' de Endüstri Meslek Lisesi, 1995' de Genel Lise bünyesinde Yabancı Dil Agırlıklı Lise, 2005 yılında ise Anadolu Lisesi açılmıştır. İlçemizde 13 İlköğretim Okulumuz bulunmaktadır. Bunlardan ikisi İlçe Merkezinde, sekizi Beldelerimizde, üçü de Köylerimizde eğitim vermektedir. bir okulumuz birleştirilmiş sınıflıdır. Bu okullarımızda 2345 öğrencimiz eğitimlerini sürdürmektedir. Lise düzeyinde eğitim veren dört okulumuzda ise 725 öğrencimiz bulunmaktadır. İlçemizde 208 kadrolu, 13 kısmi zamanlı sözleşmeli, 13 ücretli ve 7 anasınıfı usta öğreticisi olmak üzere toplam 241 öğretmenimiz görev yapmaktadır. 1993 yılından bu yana devam eden taşımalı ilköğretim uygulaması kapsamında 2006-2007 eğitim döneminde 11 Merkez Okula 19 yerleşim biriminden toplam 531 öğrencimiz taşınmaktadır. Taşınan öğrencilerimize öğle yemeği verilmektedir.

İLÇEMİZ BÜNYESİNDEKİ OKULLARIMIZ

ÇAL LİSESİOkul Müdürünün Adı : Muhammet HORASAN
Öğretmen Sayısı : 23
Öğrenci Sayısı : 272
Derslik Sayısı : 14
Isınma Şekli : Kaloriferli

MESLEKİ ve TEKNİK EĞİTİM MERKEZİ
Okul Müdürünün Adı: İbrahim OKUT
Öğretmen Sayısı : 28
Öğrenci Sayısı : 283
Derslik Sayısı : 14
Isınma Şekli : Kaloriferli

ÇAL ANADOLU LİSESİ
Okul Müdürünün Adı: Muhammet HORASAN
Öğretmen Sayısı : 8
Öğrenci Sayısı : 107
Derslik Sayısı :6
Isınma Şekli : Kaloriferli

İMAM HATİP LİSESİ
Okul Müdürünün Adı: İsmail OKUT
Öğretmen Sayısı :8
Öğrenci Sayısı :63
Derslik Sayısı : 4
Isınma Şekli : Sobalı

MERKEZ CUMHURİYET İLKÖĞRETİM OKULU
Okul Müdürünün Adı: Ethem Topel
Öğretmen Sayısı : 22
Öğrenci Sayısı : 390
Derslik Sayısı : 16
Isınma Şekli : Kaloriferli

MERKEZ GAZİ İLKÖĞRETİM OKULU
Okul Müdürünün Adı: Musa ZEYBEK
Öğretmen Sayısı : 20
Öğrenci Sayısı : 337
Derslik Sayısı : 15
Isınma Şekli : Kaloriferli

AKKENT CUMHURİYET İLKÖĞRETİM OKULU
Okul Müdürünün Adı: Mustafa TAVŞANCI
Öğretmen Sayısı : 13
Öğrenci Sayısı : 306
Derslik Sayısı : 12
Isınma Şekli : Kaloriferli

BAHADINLAR İLKÖĞRETİM OKULU
Okul Müdürünün Adı: Mevlüt GÜLDAŞ
Öğretmen Sayısı : 6
Öğrenci Sayısı :100
Derslik Sayısı : 8
Isınma Şekli : Sobalı

BAYIRALAN İLKÖĞRETİM OKULU
Okul Müdürünün Adı: İbrahim YETİŞ
Öğretmen Sayısı : 2
Öğrenci Sayısı : 37
Derslik Sayısı : 5
Isınma Şekli : Sobalı

BELEVİ İLKÖĞRETİM OKULU
Okul Müdürünün Adı: Yusuf ÇELİK
Öğretmen Sayısı : 7
Öğrenci Sayısı : 95
Derslik Sayısı : 9
Isınma Şekli : Sobalı

DENİZLER İLKÖĞRETİM OKULU
Okul Müdürünün Adı: Fethi NETOĞLU
Öğretmen Sayısı : 107993
Derslik Sayısı :9
Isınma Şekli : Kaloriferli

HANÇALAR M. AKİF ERSOY İLKÖĞRETİM OKULU
Okul Müdürünün Adı: Vasıf OMCA
Öğretmen Sayısı : 9
Öğrenci Sayısı : 174
Derslik Sayısı : 9
Isınma Şekli : Kaloriferli

İSABEY ATATÜRK İLKÖĞRETİM OKULU
Okul Müdürünün Adı: M.Funda VOYVADA
Öğretmen Sayısı : 14
Öğrenci Sayısı : 181
Derslik Sayısı : 9
Isınma Şekli : Kaloriferli

SAZAK İLKÖĞRETİM OKULU
Okul Müdürünün Adı: Kabil ÖZŞAHİN
Öğretmen Sayısı : 9
Öğrenci Sayısı : 149
Derslik Sayısı : 8
Isınma Şekli : Kaloriferli

SÜLLER KASABASI İLKÖĞRETİM OKULU
Okul Müdürünün Adı: Ali Osman GÖKGÖZ
Öğretmen Sayısı : 7
Öğrenci Sayısı : 280
Derslik Sayısı :9
Isınma Şekli : Kaloriferli

SÜLLER CUMHURİYET İLKÖĞRETİM OKULU
Okul Müdürünün Adı: Metin BAŞ
Öğretmen Sayısı : 7
Öğrenci Sayısı : 225
Derslik Sayısı : 9
Isınma Şekli : Kaloriferli

ORTAKÖY İLKÖĞRETİM OKULU
Okul Müdürünün Adı: Ali İhsan KOCAERKEK
Öğretmen Sayısı : 11
Öğrenci Sayısı : 82
Derslik Sayısı : 9
Isınma Şekli : Kaloriferli

bekilli şarap festivali

ŞARABA BANDIRILMIŞ AŞKLAR…

Ateş,aşk ve şarap.....İnsanlık tarihinin doğuş sürecinden önce ve sonralarıtanrıların elinde tutsak kalmıştır. Oysa doğurgan ana KİBELE ve HENKEL ateşi ,aşkı ve şarabı insan için yaratmıştır.Her şeyi elinde tutan ZEUS kutsalyetkileri adına insanlığa sunulan bu güzellikleri bin yıllarca elindetutmuştur.Önce tanrı EROS baş kaldırdı.Tanrısal yetkilerini bırakıp,ölümlü bir Ademoğlu'na dönüşerek aşkını sundu ELENA'ya. ELENA'nın yüreğini hoplatan bu duygu sonra yayıldı evrim sürecinde tüm insanlığa.Sonra yiğit Tanrı PROMETE kazan kaldırdı ZEUS'a.Oda tanrılık yetkilerini EROS gibi ZEUS'un tapınağında,bırakıp,ateşle birlikte karıştı insanlığa.Bedelini de acı çekerek ödedi.Şarap tanrısı BAKÜS ise o sıralar tanrıların tanrısı ZEUS'a akşamları kendi elleriyle yaptığı şarapları sunmakla uğraşıyordu.Bir gün göğün katlarından en güzel üzümlerin yetiştiği bölgeleri tararken,bugüne kadar görmediği şekilde güzel üzümlerin yetiştiği bir bölge takıldı.Hemen insan kılığında bu bölgeye indi.Bu bölgenin üzümleri o kadar güzeldi ki; bu üzümlerden yapacağı şarapları ZEUS'a sunduğunda baş tanrı bile olabilirdi.Bağ işleriyle uğraşan bir Ademoğlu'na bu bölgenin adını sordu.Bu bölge Montella'dan (Medele) başlayıp Pepuza'ya (Bekilli)uzanan bir yerdi.BAKÜS sık sık göğün kanatlarından Pepuza'ya inip, üzümlerin oluşumunu inceliyordu.Yine yağmurlu bir günde Pepuza'da bir bağa indiğinde bir babayla güzel kızın (Küp-Ra)PROMETE'nin onlara sunduğu ateşin başında ısındıklarını gördü. Tanrı BAKÜS'ün yüreği insanlara aşkı sunan EROS'un ELENA'yı gördüğü andaki gibi atmaya başladı.BAKÜS üzümleri kontrol etme bahanesi ile her gün Pepuza'ya inmeye başladı.Güzel kız Küp-Ra, BAKÜS'e aşık olmuştu.BAKÜS insanlara üzüm toplama zamanı Montella ve Pepuza bölgesindeki üzümleri toplatarak göğün katlarında şahane şaraplar kurdu.Birazda ZEUS'dan habersiz Küp-Ra'nın evine de şarap kurdu.Bu arada göğün katlarında kaldığı günle sevdiği kız Küp-Ra'nın İRİKARA gözlerini düşündü durdu.Bir gün ZEUS ,BAKÜS'ün yeryüzünde şarap yaptığını öğrenir ve tüm tanrısal yetkilerini alıp ölümlü yapıp yeryüzüne gönderir.BAKÜS Pepuzaya gelip durumu Küp-Ra'ya bildirdi.ZEUS'un kendilerini rahat bırakmayacağını ve aşklarına izin vermeyeceğini anlattı.BAKÜS'le Küp-Ra bu durumda birlikte ölmeye karar verirler.Ertesi gün BAKÜS Küp-Ra'nın evine kurduğu şaraptan içerler.Sonrasında her ikisi de baldıran içerek hayatlarına son verirler.İlk kez şarabı tadan insan Küp-Ra'dır.Onun için Pepuza halkı Küp-Ra'ya şarap tanrıçası dedi.En yoğun olarak Bekilli'de yetişen şaraplık İRİKARA üzümün adı da Küp-Ra'nın gözlerinden geldiği söylenir.Bundan dolayıdır ki sonraki aşklar şaraba bandırılarak yaşandı ve yaşanacak...
Hasan ÇAMLI

FESTİVALDEN BAZI RESİMLER: http://www.bekilli.net/2006.htm

geleneklerimiz

NİŞAN TÖRENİ

Nişan günü kararlaştırıldıktan sonra, söz alan erkekler ve birkaç kadın bir gece kız evine bohça bırakırlar. Bohçada oğlan tarafının münasip gördüğü, kıza aldığı şeyler bulunur. Nişan günü gelince erkek evi kız evine gelir, takılar getirilir. Getirilen takılar elden ele dolaştırılır. En son imam takıları alır, hayırlı uğurlu olsun der, dua edilir.

Kız ve kardeşliği girip ellerini öper ve çıkar. Takılarla birlikte sakız, çerez, meyveler getirilir. Ertesi günden itibaren nişan takılarını kardeşlik 3 gün takınır. Ondan sonra başka arkadaşları birer gün takarlar. Kızın hemen takılarını takması ayıplanır. Erkek tarafından getirilen çerezler ve birer mendil, başörtüsü gibi hediyeler kız tarafı akrabalarına, komşularına dağıtılarak nişan yapıldığı duyurulur.

Nişandan bir hafta - on gün sonra kız tarafı güveyi görmeye gider. Buna çiçek götürme denilir. Kız tarafı damada alınan iç çamaşırı, gömlek ile kız tarafından işlenmiş mendil ile yakaya takmak için hazırlanmış pul boncuktan çiçek, yine çerez ve varsa güzel bir saksı çiçeği süslenerek gönderir. Kız tarafı büyükleri gider, damat ile sağdıcı girer, sırayla ellerini öperler , çıkarlar. Büyüklerin yanında oturulmaz.

Böylece karşılıklı nişanlar yapılmış olur. Nişandan sonra gelen düğün ve bayramlarda kızın giysisi erkek tarafından yapılır veya alınır. Erkek tarafı yakın çevrede kendi çevrelerinde düğün varsa gelin kızlarını gezdirmeye götürürler. Gelin kızın yanında ablası, yengesi, teyze ve halası gider. Gelin kız bu düğünde oynamaya çıkartılır. Oğlan tarafının bütün akrabaları kıza para takarlar. Aynı şekilde damat oyuna çıkartılır ve oğlana kız tarafı para takar ve boynuna dolak adı verilen atkı bağlanır. Aynısı sağdıca da alınır.

Nişanlık döneminde her iki taraf için uygun bir zamanda nişan götürme ve nişan karşılama adı verilen oturmaya gitmeler yapılır. Önce kız tarafı katmer yapar, baklava, tavuklu pilav, çılbır yapar, çerezler hazırlanır. Oğlan tarafının bütün yakınlarına erkeklerine mendil, çorap ; kadınlarına oyalı başörtüleri götürülür. Kadın ve erkekler ayrı odalara oturur, getirilen yiyecekleri tutanlara para ve havlu gibi hediyeler verir. Getirilenler kız tarafı gittikten sonra açılır. Bazıları yenilir, bazıları ertesi gün dağıtılır. Gelen bohça ve çeyiz torbalarını kız anası akrabalarla açar. Kocası ölmüş yada geçimsiz akrabalar bunlara dokunmaz.

Aradan uygun bir zaman geçince aynı karşılık kız tarafına gider. Erkekler tanıdık bir komşu evinde otururlar. Çünkü kız tarafı eğlence yapar. Kız bütün arkadaşlarını bu geceye çağırır. Kız ve kardeşliği oynarken erkek tarafından gelenler pijamalık, elbiselik, gömleklik, başörtüsü atıp, para takarlar. Kızın hediyelerini kardeşlik toplar. Annesiyle bunları başka bir yere bırakıp gelirler. Eğlence erkekler kalkana kadar sürer. Kız ve kardeşlik bir ara erkeklerin bulunduğu yere gider, ellerini öper, onlarda para verirler. Evlenmemiş gençler buraya gitmez. Damat ve arkadaşları damadın yada sağdıcın evinde aynı gün kendi aralarında eğlenirler.

DÜĞÜN TÖRENİ

Kız tarafına düğün istemeye, nişan koymaya giden erkekler giderler. Düğün günü kararlaştırılır. Düğün gününden 10-15 gün önce düğün ekmeği yapılır. Her iki tarafta farklı günde yapar. Düğün ekmeğine herkes yardıma gelir. Düğün ekmeği “yufka” yapılırken konu komşu sırayla yardıma gelirler. Düğün ekmeği yapılışı birkaç gün sürer. Ekmeğin yapılmasının biteceği gün çorbalık yapılır. “Erişte” yada “depit” adı verilen çorbalık küçük kareler halinde kesilip, kurutulur ve düğünde çorba yapılır. Düğünler genellikle Cuma günü başlar. Cumartesi-Pazar günü de sürer. Düğün başlamadan önceki Perşembe günü Keşkeklik dövme günüdür. Birkaç gün önceden sabahtan kadınlar keşkeklik buğdayın taşını ayıklar. Hazırlanan keşkeklik erkekler tarafından dibeklerde dövülür.

Öğleyin damat ve arkadaşları dibek dövmek için hazırlanır. Erkek tarafından çuvala konulan keşkeklik sağdıcın sırtına yüklenir, dibeğin yanına kadar götürülür. Bu sırada damadın arkadaşları ve gençler sağdıca eziyet olsun diye çuvalın üstüne binmeye çalışırlar. sağdıcın o gün çektiğini bir Allah bir kendisi bilir. Sağdıca sigara ve yemek isterler. Sağdıcın annesi ve babası bunları bulup hazırlar. Erkek tarafının ki bitince kız tarafının keşkekliğini götürmeye gelirler. Bu damadın ve gençlerin kız tarafına ilk gelişleridir. Kız tarafı hazırladığı keşkeklik çuvalını sağdıca verir. Sağdıç aynı eziyetleri çeke çeke dibeğe kadar gidilir. Dövülen keşkeklik her iki tarafın aşçılarına gösterilerek olup-olmadığı kontrol edilir. Dövülmüş keşkeklik yine kız tarafına damat ve sağdıç ile beraber gençler tarafından götürülür ama verilmez. Tavuk, kuzu isterler. Tavuk ya da kuzuyu alarak keşkekliği bırakıp giderler. Bunu sağdıcın anası-babası hazırlar ve o gün akşam yerler.

Cuma günü düğün yemekleri için gerekli olan koyunlar kesilir, temizlenir ve aşçı gözetiminde yemeklere uygun şekilde çorbalık, kavurmalık vb. diye hazırlanır. Cuma akşamı her iki taraf komşu ve akrabalarını yemeğe çağırır. Akşam düğün sahipleri tarafından hazırlanan yemekler yenilir, yemekten sonra düğün için gerekli dolmanın yapılması için aşçı ve kadınlar dolmaları hazırlar. Aşçılar kadındır. Erkekler yemek yapmaz. Aşçı erkenden kalkar, yemekleri yapar. Düğüne erkenden gelinmeye başlanır. Cumartesi akşamına kadar her iki tarafta yemek verir. Pazar günü öğle ezanına kadar sürer.

Düğünlerde düğün yemeği olarak keşkek ( buğdaydan yapılır), çorba (hamur,tutmaç,depit veya erişteden yapılır),nohutludur. Kuru fasulye, kavurma (nohutlu), dolma yapılır. Tatlı olarak kabak tatlısı verilir. Kız evinde gelin kız ve kardeşliği hazırlanarak sırayla diğer kızları çağırır ve kapalı bir yerde akşama kadar oynar, eğlenirler. Erkek tarafında damat ve sağdıcı aynı şeyleri yapar ve eğlenirler. Eğer düğün davulla yapılıyorsa Cuma akşamı birtam çalgı ( 12 kişiden oluşan çalgı takımı) gelir. Oğlan evine davul eşliğinde bayrak ve dograk adı verilen yazmalar ve süslerle hazırlanmış çam dalları dikilir. Kız ve arkadaşları toplanır iğde, kavurga, portakal, üzüm çizerler, mısır patlakları ve balonlara yazmalarla süs hazırlayarak doyrağa takarlar. Düğün davulsuzsa sadece bayrak dikilir.

Cumartesi günü erkenden kalkan davulcular düğün evinin önünde oynayan olsun olmasın çalarlar. Sabah okucular gelir davulcular karşılar. Davulcuların önüne düşen düğün sahibi önce sağdıcın evine gider. Sağdıç babası hazırdır. Çıkar oynar, davulculara para atar. Büyükbaba adı verilen sağdıç babası kime gidilecekse sırayla bu işlemi yapar. Sonra oğlan evine gelinir. Düğün sahibi kalır. Davulun ayaklarına kadar gelmesi ve davulla düğün evine gitmek şereftir.

Oğlan evinde bu işlemler yapılırken, kız tarafına da yakın akrabaları önceden belirleyerek aldıkları hediyelerle gelirler. Mesela ; kızın sandığı, aynası, kilimi, yorganı, yatağı vb. ihtiyaçlarına göre alırlar. Bunu belirleyebilmek için önceden “ ne ihtiyacınız var” diye kız annesi ve babasına düğünden önce sorarlar. Bu alınanlar düğün günü (Cumartesi) öğle namazından sonra erkek evinin kına için gelmesinden önce akrabalar tarafından getirilir. Oğlan evi kınaya gelince kız ve erkek tarafından erkek gençler sırayla oynarlar. Kadınlar seyreder. Davullu düğünlerde at yarışları ve ata binmek mecburdur. Yakın çevreden köylerden atı olanlar gelirler. At üzerinde cirit oynanır. Kız tarafı gelen atlara yazma takarlar. Sonra erkek tarafı tekrar giderler. Bu arada yemek verme olayı devam eder. Uzak-yakın gelen misafirlerin hepsine yemek verilir. Yemekler evlerde yedirilir. Kadın ve erkekler ayrı ayrı yerlerde yemeklerini yerler.

Düğün başlamadan önce bütün konu komşu ev temizler, evler beyaz topraklarla sıvanır, temizlenir. Yemek yerken komşularda evlerini açarlar.

Akşam yemeğinden sonra erkek tarafı yine davul eşliğinde toplanarak kız evine kınaya gelirler. Erkekler tarafından kız evine kınacı adı verilen birkaç kişi çağrılır. Kız evine kına, karanfil, ekmek, helva götürülür. Erkekler kınacı adı verilen şaka kaldıran erkeklerle içeride eziyetler yapılır sırtlarına semer vurulur, merdiven sarılır, ayaklarından tavana asarlar. Kış günü ise sırtlarına palto giydirilir, kat kat yorgan örtülüp, terletirler. Daha sonra deve düzerler. Mahalle ortasına ateş, meşale yakıp oynarlar, dışarıda eğlenirler.

Kızlar ve kadınlar ise kapalı yerde eğlence yaparlar. Kına gecesi adı verilen bu eğlencede kızın arkadaşları, yenge ve yakınları erkek kıyafeti giyerler, sigara içerler, bazıları başlarına kabak giyer, meşhur kabak oyununu oynarlar. Bazıları dilenci olur, bu şekilde oyun çıkarır eğlenirler. Erkek tarafı ve misafirler dağıldıktan sonra erkek tarafından birkaç kişi ve kızın arkadaşları sırayla kına yakınırlar. Kınayı erkek tarafından kalan yenge yakar. Gelinin avucunun ortasına para ve altın bırakır. Gelin kız sadece kına gecesi günü akşamında giyinip, süslenir. Gündüzden falan süslenmez.

Gelin kıza kına yakılırken :

Evlerinin önü kümes
Tilki tavuğunu yemez,
Kayınnası başını yümez,
Gelinim mübarek olsun
Başına ak günler doğsun.

***********************

Bindim atın iyisine,
Düştün yolun koyusuna,
Ünnen kızın dayısına
Dayısız kız gelin mi olur

************************

Bindim atın incesine
Düştüm yolun goncasına
Ünnen Kızın amcasına
Amcasız kız gelin mi olur

************************

Tuz torbasını tuzsuz koyan
Baba evini ıssız koyan
Baba evini koyup gider
Kocam evi deyip gider

************************

Git gelinim güle güle
Vardığın yer mesut ola

************************

Diyerek gelini ağlatır, kınasını yakarlar. Kına gecesinde tef çalınıp kaşıkla oynadıktan sonra gelini ağlatmadan olmaz. Kına yakılırken gelin kızın başına al yazma örtülür. Çevre de bulunan genç kızlara da al yazma verilir. Pazar günü gelinin gitme günüdür. Artık baba ocağından çıkacak olan gelin kız hazırlanmaya başlar. Sabahtan yemek verme olayı devam eder. Öğle ezanından sonra erkek tarafından gönderilen birkaç kişi ile birlikte saç yapacak kişi gelir. Kızın saçları yapılır. Süslenir gelinliği (kırmızı) ya ada uç eteği giydirilir. Kızın başına fes, tura, üzerine al boyama, horoz, ördeklerin boyanmış tüyü, renkli yazmalar, gelin teli, renkli çiçekler takılır. Başına yüzünü örtecek şekilde al boyama örtülür

Bu arada kızın arkadaşları ve kardeşlik karanfil çizer, hazırlar ama verme, bahşiş isterler. Bahşişi aldıktan sonra gelinin boynuna bu karanfil takılır. Gelinin takılarını alan arkadaşları bahşiş isterler. Bahşişi almadan takıları vermezler. Kızın sandığına oturup bahşiş isterler, vb. olaylar yaşanır.Hazırlanan gelinin varsa erkek kardeşi, yoksa akrabalarından bir erkek çocuğu beline kırmızı kurdele bağlar. Ona da bahşiş verilir. Gelin hazırlanır, oğlan tarafından gelenler giderler. Bu arada ikindi olur. Damat hazırlanmıştır. Gelin almaya gidilir. Gelin almaya damadın babası ve akrabaları gider. Damat ve sağdıç gelinin gireceği evin damında bekler. Gelinin eşyası gelinden önce oğlan evinden getirilen kağnılara veya at arabalarına yüklenir, gelinden önce gider. Kız tarafı gelinden sonra oğlan evine gidince bunları yerleştirir.

Gelin ilahiler eşliğinde baba evinden ata bindirilerek çıkar. Gelinin ata babası bindirir. Oğlan evine gitmek üzere yola çıkmadan önce gelin atın üzerinde iken gelinin arkasından yengesi de gider. Atı damadın babası çeker iki yanından tutularak ilahiler eşliğinde gelin uğurlanır.

Gelin damadın evine gelince hediye almadan attan inmez. Yenge gelinin kayınpederi ve kayınvalidesine nereyi vercen diye sorar. Kayınpederi bir dönüm bağ, iki tarla, bir ev vb. der, kayınvalidesi ise ben geline bir yiğit bağışladım diyerek gelini indirirler. Gelin indirilirken damdaki damat ve sağdıç aşağıya para,şeker,buğdaylar ve pirinçlerden hazırlanan bolluk, bereket, tatlı yuva olması amacıyla yapılmış karışımı gelinin başına atarlar. Gelin attan koyun postunun üzerine indirilir.Gelin inince şerbet tasa koyulur, sağdıçla-damat şerbet taşını teper. Evi bolluk ve tatlı muhabbetli olsun diye. Attan inip eve giren gelin içeride bekler, erkekler dağılır. Sonra evin önüne çıkartılarak kadınlara gösterilir. Sonra kadınlar da dağılır. Gelinin arkasından gelenler de giderler

Gelin sağdıcın çorabını çıkarır, çıkarmamak için sağdıca para verir. Sağdıç haşhaş sayar, haşhaş Çanağına para koyar,

Akşam yemekten sonra tekrar kız tarafından birkaç kadın gelir. Gelenlerle oğlan tarafına verilecek hediyeleri, tavuk ve baklava getirirler. Gelenler ve oğlan tarafından toplananlarla kısaca oynarlar. Buradaki tef sesi gelinin çocuğunun kulağı sağır olmasın diyedir. Çok kısa kesilir. Kız tarafından gelenler giderler. Kayın peder yatsı namazından sonra imamı getirir, imam nikahı yapılır. İmam nikahının ardından damat tekrar arkadaşlarının yanına geider.Arkadaşları damadı döve döve eve geri götürürler.Damada yumruk atmak adettir. Gelin kaynanası tarafından evine götürülür. Damattan önce götürülmüş ve oturtulmuştur.

Damat gelinin yanına girer, gelin yüz görümlüğü ister, yüzünü açmaz.Damat para, altın takar ve yüzünü açar. Gelin konuşmaz , damat ya para ya altın verir ya ada gelinin korkutarak konuşturur. Genelde damat korkutacaksa kara bir kazanı kafasına giyer yada kara bir çubukla gelinin üzerine yürür, gelin üstüm batacak diye bağırır ve konuşur. Ertesi gün kayınvalidesine erkenden kalkıp hazırladığı çayı götürür.El öpümü yapılır. Gelin gelinliğini giyer, kayınvalidesinin evinde gelen insanların elini öper, teflerle oynanır. Gelin akrabalarına hediyeler verir. Sadece oğlan evine getirdiği hediyeleri verir. Daha sonra el öpümü biter, gelin ve damat akrabalarının evlerini sıra ile ziyaret ederler. Kaynana seccadesi ve örtüsü ile kayınpeder yastığı ve minderi önemli hediyelerdendir.
Düğün böylece bitmiş olur.


BAYRAMLAR

Bayramlarda entarili takımlar giyilir, çimenlikte toplanarak eğlenip tura atmaca oynanır. Tura atmaca da bir kazık çakılıp dibine mendil atılır, ip bağlanır. Kendisi değmeden kim mendili alırsa çoban olan şahısa vuru. Çelik çomak oynanır.Kürüs (kozalak) oynanır. Sevelim söylerler, zeyni gülüm oynarlar.Sevelim de anaç anaca birbirine beyitler söylenir.
Örnek Sevelim de:

Gül kuruttum kalburda Karanfilim saksıda
Neler vardır sabırda Bir yar sevdim aksu da
Ben yarimi gönderdimMevlam bizi kavuştur
Önde giden taburda Akşam ile yatsı da

****************************************

Güvercinim süt beyaz
Ayrı düştük biz bu yaz
Ayrılığına katlandım
Askerim mektubun çifte yaz

****************************************

İsabey bağ bozumu şenlikleri

Geçtiğimiz yıl 2.si düzenlenen İsabey Bağbozumu Şenliği 2 gün süren etkinliklerle tamamlandı.

09 Eylül 2006 Cumartesi - Saat 17:00
Atatürk Haykeline Çelenk Konulması
Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı
Açılış Konuşmaları
En İyi Sofralık Çekirdeksiz Üzüm Üreticisi Seçimi
Üzüm Ağası Seçimi
Mehter Takımı Gösterisi
Efe Konseri
Tuğba Ger Konseri

10 Eylül 2006 Pazar - Saat 15:00
(DRT Tarafından Naklen Yayın)Bağcılık PaneliSaat
18:00Bitez Yalısı Halk Konseri
Hale Konseri
Coşkun Sabah Konseri

ninnilerimiz

Menderesten develer geçer
Köpüğünü saçar geçer
Şekerli kahveler içer
Ninni de oğlum ninni
----------------------------------
Ulu cami direk ister
Körpe bağlar herek ister
Ona dayanmaya yürek ister
Ninni yavrum ninni
---------------------------------
Çamdan beşikler oydurdum
İçine güller doldurdum
Uyumasa da kaldırdım
Bey babasına gönderdim
Ninni yavrum ninni
--------------------------------
Çökeleze dolu yağmış
Seli de beni almış
Benim yavrum da öksüz kalmış
Ninni de yavrum ninni
--------------------------------
Çökelezden pınar boşalır
O da gelir Alfaklara döşenir
Kızımın da babası öldü
Siyahlar giyer kuşanır
Ninni kızıma ninni ninni
--------------------------------
Bir bağımız var erikli
Bir bağımız var goruklu
Kızımın da arkası çiyan örüklü
Ninni kızıma ninni ninni

manilerimiz

Çökelezin taşına
Çıkamadım başına
Yukarıseyit’in kızları
Kaldı kendi başına
*******************
Pamuk ektim dallandı
Kozaları sallandı
Çallı’ların kızları
Beşibirliğe aldandı
********************
Çökelez’in tepeleri
Oturmuş efeleri
Ben seni seviyorum
Hazırla küpeleri
********************
Dürnükte boldur üzerlik
Kız sende mi güzellik
Ahmet ağa yazdırmış
Ak gerdana nazarlık
********************
Ak üzüm aklığı
Sılanın ıraklığı
Benim garip kalışım
Nişanlımın yokluğu
********************
Çal benim durağım
Ben anamdan ırağım
Eller anam dedikçe
Buruktur benim yüreğim
********************
Şu dağın etekleri
Otluyor inekleri
Yar gelse de açılsa
Muhabbet çiçekleri
********************
Bir taş attım vişneye
Vişne düştü çeşmeye
Yeminli misin yarim
Bu sokaktan geçmeye
********************
Masa üstünde pekmez
O pekmez bize yetmez
Hançaların kızları
Çalgısız gelin gitmez
********************
Evleri bir katlı
Geliyor yorgun atlı
Develler den bir kız sevdim
Hem güzel hem kıymatlı
********************
Hoca geliyor hoca
Elinde yeşil bohça
Develler’in kızları
İstiyor çifte koca
********************
Bahçelerde yaş darı
Yaprağın neden sarı
Neden bana vermezler
Benim sevdiğim yari
********************
Ak üzüm ermem diyor
Sepete girmem diyor
Gızın gönlü var ama
Anası vermem diyor
********************
Bağa gittim üzüme
Üzüm aldım ağzıma
Yar aklıma gelince
Çizildi boğazıma
********************
Çorabın ağına bak
Çevirde bağına bak
Bizi özledikçe
Çökelez dağına bak
********************
Yazır çiftlik gibi
Yolları iplik gibi
Yazırın oğlanları
Kınalı keklik gibi
********************
Bahçelerde maydanoz
Tutam tutam yoldunuz
Ah Yazır’ın kızları
Yeni moda oldunuz
*********************
Ak üzüm tene tene
Yedim onu geve geve
Elin oğlu değil mi
Usandım seve seve
**********************

türkülerimiz

ÜMMÜM TÜRKÜSÜ VE ÖYKÜSÜ
Bekilli yöresinde dağ ardı köyleri denilen beş köyden birinde bir genç varmış.Bu genç Çal Kuyucak Köyünden bir kıza aşık olmuş.Bu kızı ne kadar istediyse de vermemişler.Kuyucak köyünden bir gece nişanlamışlar.Bunu duyan genç Menderes nehrinin daralan yerinden atlayarak düğünü yapılmakta olan Ümmü adındaki kızın köyüne gide, Ümmü’yü kaçırır.Menderes nehri üzerine gelince kendisi atlayarak öbür tarafa geçer.Ümmü atlarken şalvarı ayağına takılır.Ümmü Menderes’e düşer, bir müddet sonra ölüsü bulunur.Bu gencin yaptığı tahmin edilerek o zamanki İl Merkezimiz olan Afyon İlindeki Kadı huzuruna çıkarılır. Kadı idamla yargılar. Hapishanede günde birer mısra olmak üzere Ümmüm türküsünü besteler.Bunu hergün söylemeye başlar.Ceza evinin yanında evi bulunan Savcının Hanımı önceleri aldırış etmese de türkünün içindeki bazı manaları değerlendirerek beyi olan Savcıya konuyu aktarır.Savcı, genci yanına çağırarak Kadının huzurunda türküyü söylettirir. Kadı çocuğun cinayet işlemediğini, Ümmü’nün evlenmek için kaçırırken öldüğüne kanaat getirir ve genci serbest bırakır.


ÜMMÜM TÜRKÜSÜ

Çaya da düştü tutamadım kolunu
Uzak da gitti bilemedim yolunu
Güzel de mevlam kısmet etmiş ölümü
Akmayası çaylar nerelere koydun Ümmü mü
Suna boylu yarimi

***************************************

El ettim alamadım fesini
Uzakta geldi duyamadım sesini
Yoluna koydum bir çift balya tosunu
Akmayası çaylar nerelere koydun Ümmü mü
Suna boylu yarimi

****************************************

Su yüzünde yüzüp gider pürgüsü
On sekizdir sırma saçın örgüsü
Bu güzellik sana hakkın vergisi
Akmayası çaylar nerelere koydun Ümmü mü
Suna boylu yarimi


****************************************

Elma da verdi elmasını yemedim
Ben Ümmü’ye bir şeycikler demedim
Nerelere gitti ben Ümmü’yü görmedim
Akmayası çaylar nerelere koydun Ümmü mü
Suna boylu yarimi


*****************************************


Davulcusu kaya gibi dolaşır
Düğüncüsü koyun gibi meleşir
Kara haber köye çabuk ulaşır
Akmayası çaylar nerelere koydun Ümmü mü
Suna boylu yarimi


******************************************

Kadı geldi mahkemeler kuruldu
Gadın Ümmüm zabıtların tutuldu
İfadeler Mustandıktan soruldu
Akmayası çaylar nerelere koydun Ümmü mü
Suna boylu yarimi

******************************************


ÇAKIR MERYEM TÜRKÜSÜ VE ÖYKÜSÜ
1932 yılında Yukarıseyit köyünde güzel bir kadın olan Meryem, Çakır Meryem namıyla tanınırmış.O dönemin tanınmış eşkıyaları Peynircili Mustafa ve arkadaşı Ası Çallı Ferik Osman adındaki eşkıyalardı. Bunların dedikleri dedik, vurdukları vurduk olduğundan gündüzleri dağda, geceleri bu kadının evinde geçirirlermiş.Bir ara evi Jandarmaların basması ile kaçmaya çalışırlarken iki eşkıya da vurulur. Ferik Osman kendi köyüne gönderilir. Peynircili Mustafa ise köyün dışına bırakılır.Bunun üzerine Çakır Meryem ve eşkiyalar adına bu türkü yakılır.



Kahbe felek değirmenin döndü mü
Bağın bahçen sular ile doldu mu
Ben yaparım sen yıkarsın bendini
Döne döne nöbet bana geldi mi

********************************

Peynirciden gelir bizim yağımız
Söyle Çakır Meryem nedir derdimiz
Bir orduya yeter bizim dördümüz
Aldırıyon Çakır Meryem Osmanı

********************************

Kalın olur Çökelezin çamları
Sıra sıra Peynirci’nin damları
Çırpına çırpına çıkmaz canları
Kalk gidelim be Mustafam dağlara

********************************

Attım attım Çökeleze dayandı
Peynircili al kanlara boyandı
Çakır Meryem uykudan da uyandı
Aldırıyon Çakır Meryem Osmanı

*********************************

Martinim de kundağından kırıldı
Ferik Osman bayram günü vuruldu
Çıkma diye Meryem Hanım sarıldı
Aldırıyon Çakır Meryem Osmanı

*********************************


KABALARIN BİBERİ(Kız Oyunu)

Kaba olur Kabaların biberi
Yel estikçe dalgalı erbim gabarı
Düşman ile yollamışsın habarı
Düşman ile gelecek haber gelmesin
El sözünle saracak oğlan sarmasın

*********************************
Harımın üstünde harım varıka
Neylecen malları ölüm varıka
Dünya da ala gözlüm yarim varıka
Yar kucakta mal bucakta değil mi
Dünyanın malı dünyada kalacak değil mi

sudan koyun geçirme şenlikleri








Aşağıseyit Köyümüzde, 700yıllık 'KARAKOYUN EFSANESİ' bu yılda düzenlendi


Bu yarışlar tarih boyunca başta YUKARISEYİT, BAKLAN, HANÇALAR, olmak üzere bölge köyleri tarafından devem ettirilmiştir.Şölenlere sabahın erken saatlerinde, sürülerin elkoyunların öncülüğünde MENDERES NEHRİ' ne girmeleri ile yarışlar başlar ve ikindiye kadar devam eder.


Büyük Menderes Nehri'nde düzenlenen Sudan Koyun Geçirme Yarışması'nda, çobanların ardından nehri geçen koyun sürüleri, çobanlara sadakatlarını gösterdiler. Aşağıseyit Köyü Muhtarlığı’nın Büyük Menderes Nehri kıyısında düzenlediği yarışmayı, 3 bin kişi izledi. Çal, Baklan ve Çivril ilçelerinden 25 çobanın sürüleriyle katıldığı yarışma, büyük ilgi gördü. Çobanlar suya girdikten sonra ilk harekete geçen sürü lideri suya atladı. Süslenmiş sürü liderini, diğer koyunlar izledi ve Büyük Menderes Nehri'ni yüzerek karşıya geçtiler. Bazı koyun sürülerinin liderleri ise çobanları takip etmeyip geri döndüler. Yarışmada görevli jüri, çobana sadakat, koyunların sağlıklı olması, geçiş süresi, koyunların süslenmesi ve çobanların kıyafeti gibi kriterleri değerlendirdi. Jüri üyeleri, izleyicilere silah atılmaması konusunda sık sık uyarılarda bulundu. Yarışmada yapılan değerlendirme sonucunda, Yukarıseyit köyünden Musa Kayış birinciliği kazandı. Aşağıseyit Köyü Muhtarı Mehmet Cambaz, Karakoyun Efsanesi'nin burada yaşandığına inandıklarını, her yıl Büyük Menderes Nehri kıyısında Sudan Koyun Geçirme Yarışması düzenleyerek, geleneklerini yaşatmaya çalıştıklarını söyledi.


Karakoyun efsanesine göre, Anadolu'da Karakoyunlu ailesinden bir delikanlı, Çal yöresine yerleşerek, Oğuz beylerinin birisine çoban olur. Çoban, koyunların bakımında, seçiminde ve sağılmasında kendisine yardım eden beyin kızına aşık olur ve beyden kızını ister. Kızını vermek istemeyen bey, çobana “Koyunlara 3 gün boyunca tuz yedirir ve Menderes Nehri'nden su içirmeden karşıya geçirirsen kızımı sana vereceğim.” der. Bu şartı kabul eden çobanın, koyunları su içirmeden karşıya geçirmesine rağmen bey, kızını vermez. Yöreden kovulan çoban, aşkından deliye dönerek, ömrünü kaval çalarak dağlarda geçirir.


Çok sayıda Vatandaşımız tarafından izlenen etkinliğe Vali Yardımcımız Mustafa GÜNEY, Kaymakamımız Hasan ŞILDAK, AKP Denizli Milletvekili Osman Nuri FİLİZ, Çal Belediye Başkanımız Hasan GÜNDÜZ katıldılar.

Çal sempozyumu yapıldı














Çal'ın tarihi, kültürü ve sosyolojik yapısı, bilimsel belgelerle ortaya koymayı amaçlayan, Çal Sempozyumu Pamukkale Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi'nde 1-3 Eylül tarihleri arasında yapıldı.


11 üniversiteden 100 dolayında bilim adamının katıldığı sempozyumda 86 bildiri sunuldu.
Çal'ın. Folklörü, edebiyatı, doğal ve arkeolojik değerleri, sanat tarihi, ekonomik yapısı, tarım ve hayvancılığı, özel ormancılığı, eğitim durumu gibi çeşitli konuların ele alındığı sempozyumda ilçenin durum tespiti yapıldı, envanter çıkarıldı.
Sempozyumun açılışı konuşmasını Vali Gazi Şimşek yaptı. Şimşek, ülke ekonomisine artı değer yaratmak için uluslararası pazarlara açılmanın yollarını bulmak gerektiğini belirtti.
Şimşek, sempozyumların tarihi süreçte yaşananları, o dönemlerde neye önem verildiğini gösteren belgeleri ortaya koymak bakımından önem taşıdığını vurguladı.
Çal ilçesinin çevresiyle verimli tarım alanlarına sahip olduğunu, ancak hala daha bölgede nasıl bir üretim yapılacağına karar verilemediğini ifade ederek, ''Burada üzümcülük son derece yaygındır. Bunu değerlendirmeliyiz. Şaraba dönüştürüp artı katma değer yaratmalıyız. Uluslararası pazarlara açılmanın yollarını bulmalıyız'' dedi.
AK Parti Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz de, Çal ilçesinin sürekli nüfus kaybettiğini, eğitimini tamamlayanların geri dönmediğini, sermaye sahiplerinin de ilçeye yatırım yapmadığını söyledi.
PAÜ Rektörü Prof. Dr. Hasan Kazdağlı ise üniversite olarak ilçelere yönelik faaliyetlerini sürdürdüklerini kaydederek, ''Üzerinde yaşadığımız bölge, birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Nereye baksanız önemli bir şahsiyete, nereyi kazsanız tarihin derinliklerine uzanan izlere rastlıyorsunuz'' diye konuştu.


Bu arada, Çal yöresinde yetişen tarım ürünleri ile Çallı ressamların çalışmalarının yer aldığı bir sergi de, PAÜ Kongre ve Merkezi’nde açıldı.




sağlık


Kapatılan Sağlık Merkezinden sonra 30/09/2001 tarihinden beri kendi binasında hizmet vermektedir. Kadrosunda halen 6 Uzman Hekim, 8 Pratisyen Hekim, 1 Diş Hekimi, 14 Sağlık Memuru, 11 Hemşire, 8 Ebe, 11 Memur, 59 personel bulunmaktadır.
Hastanemiz B tipi 112 Acil Sağlık Hizmeti vermektedir. Elli yatak kapasitesine sahiptir. Muayene hizmetleri; Acil, Genel Cerrahi, Dahiliye, Kadın Doğum, Çocuk Hastalıkları, Algoloji, Aile Hekimliği ve Diş Polikliniği olmak üzere 8 poliklinikte yürütülmektedir. 2006 yılı Eylül ayı sonu itibarı ile hastanemize müracaat eden hasta sayısı: 47.160, Genel Cerrahi alanında yapılan ameliyat sayısı 114, Kadın Doğum Uzmanlık alanında yapılan ameliyat sayısı 77’dir.

ÇAL MERKEZ SAĞLIK OCAĞI:
Çal Sağlık Grup Başkanlığı ve Merkez sağlık Ocağı Tabipliği olarak aynı binada hizmet vermektedir. Çal Merkez Sağlık Ocağı Tabipliğinde 1 Sağlık Grup Başkanı, 2 Pratisyen Hekim, 4 Sağlık Memuru , 2 Çevre Sağlık Teknisyeni, 9 Ebe ( 3 Ebe Sağlık Evinde; Sazak,Selcen ve Kabalar Sağlık Evinde 1 er ebe), ve 1 Hizmetli olmak üzere 19 kişi ile hizmet vermektedir.
Sağlık Ocağına bağlı; Çal, Selcen, Aşağıseyit, Yukarıseyit, Dayılar, Gelinören, Şapçılar, Kabalar, Sazak, Kaplanlar, Karakaya, Sakızcılar ve Peynirci olmak üzere toplam 13 yerleşim birimi bulunmaktadır. Bunlardan 5’inde Sağlık Evi bulunmaktadır. Selcen Kasabasında A Tipi Sağlık Evi bulunmakta olup, mülkiyeti Selcen Belediye Başkanlığına aittir. Kabalar Sağlık evi Köy muhtarlığının, Sazak, Yukarıseyit ve Sakızcılar Köyleri Sağlık Evi binaları Sağlık Bakanlığınındır.
Sağlık Ocağı bölgesinin 2006 yılı yıl ortası nüfusu 7.295, Eylül ayı sonu itibari ile Sağlık Ocağına müracaat eden hasta sayısı 22,801’dir.

AKKENT SAĞLIK OCAĞI:
2000 yılından itibaren kendi binasında hizmet vermektedir. Kadrosunda halen 2 Sağlık Memuru, 1 Hemşire, 3 Ebe, 1 Memur görev yapmaktadır. Sağlık Ocağının üstünde iki katlı dört daire lojman olarak kullanılmaktadır. Kendisine bağlı Çal-kuyucak köyü vardır. 2006 yılı ortasında Sağlık Ocağına müracaat eden toplam hasta sayısı 4249' dur.

DENİZLER SAĞLIK OCAĞI :
Kendi binasında hizmet vermektedir. Kadrosunda halen 1 Hemşire, 3 Ebe olmak üzere toplam 4 personel bulunmaktadır. Sağlık Ocağına bağlı Belevi Kasabası ve Karapınar köyü vardır. Belevi Kasabasında mülkiyeti Sağlık Bakanlığına ait bir Sağlık Evi bulunmaktadır. 2006 yılında Sağlık Ocağına müracaat eden hasta sayısı 1.127’dir.

HANÇALAR SAĞLIK OCAĞI:
Sağlık Bakanlığına ait binada hizmet vermektedir. Halen 1 Doktor, 1 sağlık memuru, 1 hemşire ve 1 Ebe olmak üzere 4 personel ile hizmet vermekte olup, Kendisine bağlı Alfaklar köyü vardır. 2006 yılında Sağlık Ocağına müracaat eden hasta sayısı 2017’ dir.

İSABEY SAĞLIK OCAĞI:
Sağlık Bakanlığına ait binada hizmet vermektedir. Halen 1 Sağlık Memuru, 1 Hemşire, 3 Ebe(2 Ebe sağlık Ocağında, Bayıralan ve Mahmutgazi Köylerinde 1’er Sağlık Evi Ebesi) olmak üzere toplam 5 personel ile hizmet vermektedir. İki katlı dört lojmanı olup lojmanları doludur. Sağlık Ocağına; Bayıralan, Mahmutgazi, Yazır ve Baklançakırlar köyleri olmak üzere 4 köy bağlıdır. Bunlardan Bayıralan ve Mahmutgazi köylerinde birer sağlık evi bulunmaktadır. Bayıralan Sağlık Evi İl Özel İdaresince yaptırılmış olup, Mahmutgazi Sağlık Evi Sağlık Bakanlığına aittir. 2006 yılında Sağlık Ocağına müracaat eden hasta sayısı 1652' dir.

ORTAKÖY SAĞLIK OCAĞI:
Mülkiyeti Belediyeye ait binada hizmet vermektedir.1 Prt.Hekim, 4 Ebe (3 Ebe Sağlık Ocağında ve 1 Ebe Bahadınlar Köyü sağlık Evinde),1 memur olmak üzere toplam 6 personel hizmet vermektedir. Sağlık Ocağına; Bahadınlar, Çalçakırlar ve Develler köyleri olmak üzere toplam 3 köy bağlıdır. 2006 yılında Sağlık Ocağına müracaat eden hasta sayısı 2788' dir.

SÜLLER SAĞLIK OCAĞI :
Sağlık Bakanlığına ait iki katlı dört lojmanlı binada hizmet vermektedir. Sağlık ocağı kadrosunda 1 Prt.Hekim,1 Sağlık Memuru, 5 ebe, 1 hizmetli toplam 8 personel hizmet vermektedir. Sağlık Ocağına bağlı Kocaköy bulunmaktadır. 2006 yılında Sağlık Ocağına müracaat eden hasta sayısı 4248’dir.

ekonomi














































İlçe nüfusunun büyük bir bölümü tarımla uğraşmaktadır. Üzüm, elma, sebze, tahıl, anason, haşhaş, kekik, ayçiçeği, yem bitkileri gibi ürünler başlıca tarımsal ürünleri oluşturmaktadır.
İlçeye bağlı İsabey Kasabası ile Mahmutgazi Köyünde yetiştirilen çekirdeksiz üzümler daha çok ihraç edilmektedir.
850.000 dekarlık İlçe topraklarının 315.297dekarı orman alanı, 23.840 dekarı çayır-mera, 90.693 dekarı tarım dışı arazilerdir. Toplam arazinin % 50 sine tekabül eden 420.000 dekar arazide tarım yapılmaktadır.
TARIMSAL ARAZİ DURUMU
YÜZ ÖLÇÜMÜ (DA.):850.000
ORMAN ALANI:315.127
ÇAYIR MERA:23.840
TARIM DIŞI ALAN:90693
TARIM ARAZİSİ:420.000

ARAZİ SULAMA DURUMU
SULANAN ARAZİ MİKTARI:55.000
KURU TARIM YAPILAN:365.000
TOPLAM TARIM ARAZİSİ:420.000


Tarım arazilerinin 212.370 dekarlık bölümü yaklaşık % 51’ i bağ sahasıdır. Genelde çekirdeksiz ve çekirdekli (karaüzüm, çalkarası ve razaki ) üzüm üretilmektedir. Önceleri kuru üzüm olarak değerlendirilen mahsul son yıllarda yaş üzüm olarak da pazarlanmakta ve ihraç edilmektedir.

Tarımsal Kuruluşların dışanda ilçemizde sanayi kuruluşu olarak Belevi Beldesi sınırları içersinde Denizli Çimento Fabrikası ve Denizler Beldesinde Mermer İşleme Tesisi bulunmaktadır.

Ayrıca İlçemizde 3 adet Banka Şubesi hizmet vermektedir.

ORMANCILIK

Orman kelimesinin İlçemizde Özel Ormancılığın gelişmesi nedeniyle çok değişik bir anlamı vardır. 1935’li yıllardan itibaren yöre insanındaki ormancılık ve ağaç sevgisi, idarecilerinin de teşvik ve desteği ile yaygınlık kazanmış, dönemin idarecilerinin civardaki ormanlardan sökülen çam fidanlarını törenle Gazi İlkokulu Bahçesine dikmeleri neticesinde, bu günkü Belediye Ormanı ve özel ormancılığın temeli atılmıştır. İlçe Merkezindeki bu görüntü, çevre köy ve kasabalarda yaşayan insanların da katılımıyla yaygınlık kazanmış, verimsiz tarla ve bağ arazilerine, arazi bitişiğindeki boşluklara çam fidanı dikilmeye başlanmıştır.
2006 Yılı içinde Orman İşletme Müdürlüğümüz tarafından 466 dekar alan üzerine 58.000 adet çeşitli türde fidan dikilerek ağaçlandırma çalışması yapılmıştır.
Kaymakamlığımızın öncülüğünde Ağaç Bayramı kutlanmış ve 25 dekar alan üzerine 4.000 adet fidan dikilerek Kamu Kuruluşları Hatıra Ormanı oluşturulmuştur.
Bu gün 55 hektarı Çal Belediyesine ait olmak üzere toplam 5.650 hektar özel orman mevcuttur.